top of page
Enbiyayildirim.png

Kur'an Yeter Diyenlerin Delilleri

Prof.Dr.Enbiya Yıldırım'ın Kur'an Bize Yeter Söylemi (Takdim: 2019) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

​

Kur’an’ın biz Müslümanlara yeteceÄŸini savunanlar bu iddialarına dayanak olarak bazı ayetler zikretmektedirler ki bunların öne çıkanları ÅŸunlardır:

​

Ayet:

“(De ki): Allah’tan baÅŸka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açık olarak indiren odur. Kendilerine kitap verdiÄŸimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiÅŸ olduÄŸunu bilirler. Sakın ÅŸüpheye düÅŸenlerden olma!”

​

Bu ayeti delil getirenler, müracaat edilecek tek dayanağın Kur’an olduÄŸunu ve her hususun açık bir ÅŸekilde kitapta beyan edildiÄŸini, bu nedenle kitapta olmayan herhangi bir ÅŸeyin kabul edilmeyeceÄŸini ifade etmektedirler. Buna göre ipek giymek erkekler için haram deÄŸildir, çünkü Kur’an’da zikredilmemektedir. Haram olacak olsaydı Allah mutlaka zikrederdi. Çünkü onun için unutma söz konusu olamaz. Ayetlerde geçmeyen diÄŸer hususlar da böyledir.

​

Cevabı:

a) Bu ayeti öne sürenler, öncelikle ayette Ä°slam'ı inkâr edenlere seslenildiÄŸini ihmal etmektedirler. Önceki ve sonraki ayetleri bir arada ele aldığımız zaman durum netleÅŸecektir;

“Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoÅŸlansınlar ve iÅŸledikleri suçu iÅŸlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar). (De ki): Allah tan baÅŸka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açık olarak indiren odur. Kendilerine kitap verdiÄŸimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiÅŸ olduÄŸunu bilirler. Sakın ÅŸüpheye düÅŸenlerden olma! Rabbinin sözü, doÄŸruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Onun sözlerini deÄŸiÅŸtirecek kimse yoktur. O iÅŸitendir, bilendir.”

​

GörüldüÄŸü gibi Kur’an kendisine inanmayanlara seslenmekte ve tek hakemin Allah, bunun delilinin de Kur’an olduÄŸunu, bir baÅŸka ifadeyle son kitabın hak olduÄŸunu belirtmektedir. Ä°slam zaten sesleniÅŸini Kur’an üzerinden yaptığından ve Hz. Muhammed Allah’ın elçisi olduÄŸunun delili olarak Kur’an’ı öne sürdüÄŸünden dolayı küffar karşısında Kur’an’ın yegâne dayanak olmasından daha tabii ne olabilir?

​

b) Ayette geçen Kur’an’ın açık olmasından kastın ne olduÄŸu izaha hacet bırakmayacak derecede açıktır. Gerçekten de Kur'an, ÅŸirkten uzak vahdet inancını, Hz. Muhammed’in son elçi oluÅŸunu, kendisinin de hak kitap olduÄŸunu çok net bir ÅŸekilde ortaya koymaktadır.

​

c) Bu ayetten, “her haramın Kur’an’da zikredildiÄŸi, diÄŸer her ÅŸeyin mübah olduÄŸu” sonucunu çıkarmaya gelince, öncelikle ÅŸunu belirtmek gerekir ki, ayı, köpek, kurt, kedi, sırtlan, sıçan, çıyan, akrep, leÅŸlerde ortaya çıkan kurtçuk, sülük yenilmeyecekler olarak Kur’an’da zikredilmemiÅŸtir. Peki bunların yenilebileceÄŸi söylenebilir mi? Ayrıca Kur’an’da zikri geçen yasaklar ayetlerin indiÄŸi dönemdeki coÄŸrafyayla kayıtlıdır. Dolayısıyla Arapların gündeminde olmayan bir kısım ÅŸeyler Kur’an’da geçmiyor diye mübah görülemez. Bunun yanında Kur’an’ın nüzulü zamanında olmayıp da sonradan geliÅŸtirilen zararlı ÅŸeyler, örneÄŸin uyuÅŸturucular bulunmaktadır. Esrar, eroin ve lsd gibi. Kur’an'da geçmiyor diyerek bunlara cevaz vermek toplumlar için felaket olacaktır. Bunun anlamı bazı hususların hükmünün Hz. Peygambere, sonrasında da ümmetin bilginlerine bırakıldığıdır.

 

Ayet:

 “Ey iman edenler! Açıklanırsa hoÅŸunuza gitmeyecek olan ÅŸeyleri sormayın. EÄŸer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları atfetmiÅŸtir. (Siz sorup da başınıza iÅŸ çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci deÄŸildir.”

​

Bu ayeti delil getirenler zikredilmesi gerekenlerin zaten kitapta geçtiÄŸini, ayetin de belirttiÄŸi üzere zikredilmeyenlerin mübah olduÄŸunu söylemektedirler. Buna göre, hakkında yasaklama olmayan her ÅŸey mubahtır.

​

Cevabı:

a) Pek çok ayet bir sebebe binaen nazil olmuÅŸtur. Hadislere itibar etmeyenler için bu rivayetlerin bir deÄŸeri olmayabilir ancak ayetlerin önemli bir kısmının sadece ibaresine bakmak suretiyle bile— bir sebebe binaen indiÄŸini anlamak mümkündür. Bu ayetle ilgili olarak kaynaklarda bazı insanların “babam kim”, “yitik devem nerede”, "hac her yıl gerekli midir” gibi sorular sordukları, bunun üzerine ayetin nazil olduÄŸu geçmektedir. Bu rivayetlerin asılsız olduÄŸu kabul edilecek olsa bile, ayete bakıldığında Hz. Peygambere bir ÅŸeyler sorulduÄŸunu ve ayetin, her akla gelen lüzumsuz soruyu sormaktan men ettiÄŸini anlayabiliriz. Demek oluyor ki ayet, gereksiz soru sormayı yasaklamakta, anlamsız yere soru icat edilmesinden men etmektedir.

​

GörüldüÄŸü üzere, ayetin kendi içinde bir konteksti vardır. Ayet belli konularda sorular sorup cevabını istemekten nehyetmekte, çünkü cevap verilecek olursa bunun hoÅŸlarına gitmeyeceÄŸi beyan edilmekte, açıklama yapılmamışsa o meselenin mübah olduÄŸuna iÅŸaret edilmiÅŸ olmaktadır.

Sorulan hususların mübah ÅŸeyler hakkında olduÄŸunun bir delili de ÅŸudur: Sual edilen ÅŸey haram olacak olsaydı buna ne Allah sükût ederdi ne de elçisi. Velhasıl, soru soranların zaten haram olmayan ve herkesin bildiÄŸi sıradan ÅŸeyler olduÄŸu, ayetin metninden çok net bir ÅŸekilde anlaşılmaktadır.

​

Ayet:

“Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuÅŸlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir ÅŸeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp rablerinin huzuruna getirilecekler.”

​

Cevabı:

Burada kastedilenin ana umdeler, temel ölçütler olduÄŸu açıktır. Lakin ayette geçen “Hiçbir ÅŸeyi eksik bırakmadık.” ifadesinin zahirine takılıp kalır da her bir ÅŸeyi kitapta bulmaya kalkarsak gerçekten büyük bir sorun içine düÅŸeriz. Çünkü ne Hz. Peygamber zamanındaki ne de sonrasındaki her ÅŸeyi kitapta bulmamız asla mümkün deÄŸildir.   

​

Ayet:

“Kur’an, alemlerin rabbinden indirilmedir. EÄŸer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuÅŸ olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaÅŸatmazdık). Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.”

​

Bu ayetler delil getirilerek Kur’an dışında Hz. Peygamber’e Allah’tan bir ferman geldiÄŸini söylemenin iftira olduÄŸu iddia edilmektedir.

​

Cevabı:

Bu ayetler kafirlere hitap etmektedir. Öncesindeki ve sonrasındaki ayetleri okursak durum daha iyi anlaşılacaktır:

“Hiç ÅŸüphesiz o (Kur’an), çok ÅŸerefli bir elçinin sözüdür. O, ÅŸair sözü deÄŸildir; ne az inanıyorsunuz! Kâhin sözü de deÄŸildir; ne az düÅŸünüyorsunuz! Kur’an, alemlerin rabbinden indirilmedir. EÄŸer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuÅŸ olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaÅŸatmazdık). Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız. DoÄŸrusu Kur’an Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öÄŸüttür. Ä°çinizde yalanlayanlar bulunduÄŸunu ÅŸüphesiz bilmekteyiz. Muhakkak o, kafirler için bir iç yarasıdır. O, ÅŸüphesiz kesin gerçektir. Öyleyse çok büyük olan rabbinin adını tesbih et.” 

​

GörüldüÄŸü üzere kafirlere hitap eden ayetlerde Hz. Peygamberin gelen vahye herhangi bir ÅŸey katmasının söz konusu olmadığı, bunların kendi sözünü içermediÄŸi belirtilmiÅŸtir. Dolayısıyla insanlara aktardığı bütünüyle Allah’ın buyruklarıdır. Bu ayetlerde Hz. Muhammed’in Kur’an’da geçmeyen veya tafsilatı belirtilmeyen hususlarda kendi haline bırakıldığına da delil yoktur.

​

Ayet:

“(Cebrail), biz ancak rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her ÅŸey ona aittir. Senin rabbin asla unutkan deÄŸildir."

​

Ayetten hareketle. Allah Teala’nın bizim tüm ihtiyaçlarımızı bildiÄŸi ve bunlarla ilgili hususları indirdiÄŸi, belirtmediÄŸi hususların ise unutmadan deÄŸil bizim özgürlük alanımıza terk etmesindendir, denilmektedir.

​

Cevabı:

Allah Teala’nın indirmek istediklerini indirdiÄŸi ve hiçbir ÅŸeyi unutmadığı her Müslümanın kabulüdür. Ancak bunun anlamı Hz. Peygamber’i sadece postacı konumuna indirgediÄŸi, onun görevini bununla kayıtlandırdığı deÄŸildir.  

​

Burada göz ardı edilen önemli bir husus daha vardır. O da ayetin nüzul sebebidir: Cebrail’in gelmeyiÅŸini fırsat bilen müÅŸrikler Hz. Peygamber için, “Muhammed’in rabbi kendisini unuttu.” gibi sözler söylemiÅŸlerdir. Hz. Peygamber de bu nedenle üzülmüÅŸtür. Ä°nen ayet Cebrail’in aÄŸzından buna cevap vermektedir. Dolayısıyla konteksti çok farklıdır. Sebebi nüzul inkâr edilse bile, ayetin bu çerçevede olduÄŸu gayet açık bir ÅŸekilde ibareden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ayet baÄŸlamından koparılmıştır!

​

Ayet:

“O gün her ümmetin içinden kendilerine birer ÅŸahit göndereceÄŸiz. Seni de hepsinin üzerine ÅŸahit olarak getireceÄŸiz. Ayrıca bu kitabı da sana, her ÅŸey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”

​

Bu ayetlerde geçen “açıklanmış, açıklama” ifadelerinden hareketle Kur’an’da her ÅŸeyin açıklanmış olduÄŸu, baÅŸka kitaba ihtiyaç olmadığı iddia edilmektedir.

​

Cevabı:

Buralarda kastedilen, Kur’an’da ana umdelerin anlatılıp açıklandığı, kitabın doÄŸru yolu bulmada yeterli bir kaynak olduÄŸudur. Yoksa her bir ÅŸeyin ince ayrıntısına kadar anlatıldığı deÄŸildir. Zaten Kur’an’ın kendisi de her bir meseleyi keza ayrıntıyı içermemektedir.

​

Ayet:

“Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.”

​

Bu ayetten hareketle hadislere ve ulemanın ictihadlarına gerek olmadığı söylenmektedir.

​

Cevabı:

Ayette kastedilenin kafirler olduÄŸu açıktır ve iman için kitabın yeterli olacağı vurgulanmaktadır. Zaten devamındaki ayette ÅŸöyle denmektedir:

“O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler (var ya), iÅŸte ziyana uÄŸrayacaklar onlardır.”

​

GörüldüÄŸü üzere ayet bambaÅŸka bir alana çekilmektedir. Bununla birlikte Kur’an elbette ki yeterlidir, ancak ayette Hz. Peygamber’i dışlayan, yok sayan bir husus yoktur.  

​

Ayet:

(Rasulüm!) Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düÅŸünsünler ve aklı olanlar öÄŸüt alsınlar diye indirdik.”

​

“And olsun biz Kur’an’ı öÄŸüt alınsın diye kolaylaÅŸtırdık. (Ondan) öÄŸüt alan yok mu?”

​

Bu ayetlerden hareketle Kur’an’ın yeteceÄŸi, baÅŸka ÅŸeye gerek olmadığı söylenmektedir.

​

Cevabı:

Bu Ä°lahi buyruklarda Müslümanların ihtiyaç duyacağı her bir tikel meselenin Kur’an’da geçtiÄŸinden söz edilmemektedir. Kaldı ki, her bir husus kitapta zaten yoktur. Burada vurgulanan ÅŸey, Kur’an’ın hak kitap olduÄŸunun açık ve net olduÄŸudur, ikna edici olarak indirildiÄŸidir. Çünkü daha önce de deÄŸindiÄŸimiz üzere Hz. Peygamber’in ayetleri insanlara sunduktan sonra aÄŸzını kapadığı, fiili olarak uygulamayı göstermediÄŸi söylenemez. Kur’an yeter diyen biri bir ayet okuyup yarım saat konuÅŸurken Hz. Peygamber susuyordu, öyle mi?

​

Ayet:

Hiç mi öÄŸüt almıyorsunuz? Yoksa apaçık bir deliliniz mi var? DoÄŸru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!”

“Ne oluyorsunuz? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa size ait bir kitap var da (bu batıl inanışları) onda mı okuyorsunuz? Onda, beÄŸendiÄŸiniz her ÅŸey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?”

​

Bazılarınca bu ayetler delil gösterilerek Allah’ın kitabına dayanmayan deliller bir hüküm ifade etmez, eÄŸer peygambere ait olduÄŸu iddia edilen söz veya eylem Kur’an’da olmayan bir konuda ise bu ya peygamberin ÅŸahsi tercihidir ya da tarihin belli dönemiyle sınırlı, evrensel olmayan bir meseledir, denmektedir. Dolayısıyla Rasulullah sadece Kur’an ile hüküm vermiÅŸtir.

​

Cevabı:

Bu ayetlerde Hz. Peygamberin Kur’an’ı esas alarak hüküm vermesi emredilmektedir. Zaten o da bunu yapmıştır. Onun kitaba aykırı davranması söz konusu olamaz. Lakin son elçinin karşılaÅŸtığı her bir meselenin Kur’an’da geçmediÄŸi izahtan varestedir. Her gün pek çok insanla ve problemle karşılaÅŸmış olan Allah Rasulünün her bir sorunla ilgili bir ayete muhatap olması söz konusu olmayacağına göre ayetleri baÄŸlamından koparmamak gerekir. Kaldı ki her üç ayet manzumesinde de Hz. Peygamber’in hak çizgide olmayanların çarpıtmalarına uymaması, istikametini koruması emredilmektedir.

​

Ayet:

Onlara ayetlerimiz açık açık okunduÄŸu zaman (öldükten sonra) bize kavuÅŸmayı beklemeyenler, ‘Ya bundan baÅŸka bir Kur’an getir veya bunu deÄŸiÅŸtir!’ dediler. De ki: Onu kendiliÄŸimden deÄŸiÅŸtirmem benim için olacak ÅŸey deÄŸildir. Ben, bana vahyolunandan baÅŸkasına uymam. Çünkü rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.

​

Bu ayetleri delil olarak zikredenler, Hz. Peygamberin açıkladığı ve uyduÄŸu vahyin Kur’an olduÄŸunu, inkâr edenlerin deÄŸiÅŸtirilmesini istediklerinin de yine Kur’an olduÄŸunu, keza peygamberimizin görevinin gelen vahyi insanlara ulaÅŸtırmak olduÄŸunu söylemektedirler. Onlar ayrıca bu ayetlerde Kur’an dışında baÅŸka bir kaynağın insanlara iletilmesinin istenmediÄŸini belirtmekte, böylesi baÅŸka vahiyler olması durumunda Allah buna da temas edip iletilmesini isterdi diye iddia etmektedirler. Dolayısıyla Kur’an’a uyan, esasında, “Kur’an’a uymuÅŸ olan Hz. Peygambere uymuÅŸ sayılır, baÅŸka bir ÅŸeye de gerek yoktur.” demektedirler.

​

Cevabı:

Ayetlerde Hz. Peygamber’den istenen, gelen vahyi ulaÅŸtırması ve ona uymasıdır. BaÅŸka ayetlerde de zaten beyan görevinin olduÄŸu belirtilmektedir. Dolayısıyla ayetler üzerinden zoraki sorun üretilmeye, Allah’ın buyrukları belli bir maksat doÄŸrultusunda tevil/tefsir edilmeye çalışılmaktadır. Halbuki bu ayetlerden böyle bir ayırım çıkarmak mümkün deÄŸildir.  

​

Bazı ayetlerde Hz. Peygamberin uzun süre vahiy beklediÄŸinden bahsedilmektedir.

​

Allah ile peygamberi arasındaki iletiÅŸim kanalının sadece Kur’an olduÄŸunun en büyük delili olduÄŸunu söylemektedirler. Çünkü Hz. Peygamber hem savaÅŸtan geri kalan üç Müslümanın hem de Hz. AiÅŸe’nin durumu için ayet inmesini beklemiÅŸtir. Keza vahyin bir ara kesilmesi Hz. Peygamberde moral çöküntüye neden olmuÅŸ ve müÅŸriklerce alaya alınmaya baÅŸlanmıştır. Bilahare inen ayet müÅŸrikleri yalanlamıştır. Dolayısıyla bu ayetler Kur’an dışında Allah ile Hz. Peygamber arasında baÅŸka bir kanalın olmadığını sarahaten ortaya koymaktadır.

​

Cevabı:

Allah Hz. Peygamberle iletiÅŸimi kesince aradaki baÄŸ adeta kopmaktadır. Dolayısıyla bunun doÄŸrudan Kur’an veya baÅŸka bir kanalla yürütülmesi artık söz konusu deÄŸildir. Bu nedenle neden vahyi beklediÄŸi sorusu anlamsız bir sualdir.

​

Hz. Peygamber savaÅŸtan geri kalan üç kiÅŸinin samimi Müslümanlar olduÄŸunu biliyordu. Çünkü onları önceden çok iyi tanıyordu. Bu nedenle ayetin inmesini beklemeksizin belli bir süre onları toplumdan tecrit ettikten sonra affedebilirdi. Lakin savaÅŸtan kaytarma bir memleket meselesi idi. Bu nedenle, tesiri daha fazla olsun diye, sorunun çözümünü Allah tarafından indirilecek vahye havale etmiÅŸ gözükmektedir. Dolayısıyla hiç kimse, sadece üç kiÅŸiyle kayıtlı olan bu sorunun Hz. Peygamber tarafından çözülemeyeceÄŸini iddia edemez.

​

Hz. AiÅŸe’ye iftira olayında da benzer durum söz konusudur. Kim Hz. Peygamber’in, eÅŸinden ÅŸüphe ettiÄŸini öne sürebilir? Bu nedenle Allah Rasulü, “Olmaz öyle bir ÅŸey!” diyerek kestirip atabilirdi. Lakin dedikodunun her yanı kuÅŸattığı o günkü toplumsal yapıda böyle demekle Hz. AiÅŸe etrafındaki fitne ateÅŸi asla sönmezdi. Bunun anlamı ise Allah Rasulünün her gününün zehir olması demekti. Bu yüzden kutlu elçi insanlar üzerinde kesin etki yapması ve problemin kökünden kazınması için tezkiyeyi Allah'a havale etmiÅŸti. Allah da vahyi inzal buyurmuÅŸtu.

​

Ayrıca unutulmamalıdır ki, Kur’an’da bu ÅŸekilde dile getirilen sorunlar sınırlıdır. Peki Hz. Peygamberin tüm peygamberliÄŸi süresince yüz yüze geldiÄŸi problemler sadece bunlar mıydı veya bunlardan daha önemli sorunlarla karşılaÅŸmadı mı? Elbette karşılaÅŸtı. Peki hepsiyle ilgili bir ayet mi indi? Hayır. Peki hallettiÄŸi diÄŸer sorunlarla ilgili ayet yoksa bunun anlamı nedir? DoÄŸru kararlar verdiÄŸidir, Allah'ın bunları onayladığıdır. Zaten tersi olsaydı Allah görmezlikten gelmezdi. Çünkü Allah’ın elçisi kendi haline bırakılmış bir insan deÄŸildi.

bottom of page