top of page

Günümü Ramazanı

Dursun Gürlek'in "Dersaâdet’te Ramazan AkÅŸamları " (TimaÅŸ: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Mustafa Kutlu

​

​

​

​

​

​

​

​

​

YetmiÅŸlerin başında Sultanahmet’te oturuyordum. Caminin bahçesi harâbe hâlinde idi. Bu günkü “Arastanın yeri yıkık dökük bir sarhoÅŸ yatağıydı. Geceleri oradan geçmek korkutucuydu. Çelik Gülersoy’un yaptığı YeÅŸil Konak’ın yerinde yıkılmaya yüz tutmuÅŸ bir konak vardı. SaÄŸlık Müzesinin karşısındaki hamam çukurunda matbaacı çırakları öÄŸle tatilinde top oynuyordu.

​

Ramazan’da koca camide en fazla üç beÅŸ saf cemâat olurdu. Açıkçası Ramazan’ın geldiÄŸi bile belli olmazdı. Televizyonda “eski ramazanlar” muhabbeti sürer, Kanto ve Karagöz oynardı. GörmüÅŸ olanlar “Direklerarası’nı anlata anlata bitiremezdi. Åžimdi ramazan İstanbul’da bir ÅŸehrâyin gibi yaÅŸanıyor. MuhteÅŸem bir diriliÅŸ.

​

Sanırım bu coÅŸkunun ilk kıvılcımı İstanbul belediyelerini Refah Partisi’nin alması ile parladı. Galiba ilk çadır Üsküdar’da kuruldu.

​

Bu çadır günümüzün ramazan tarihinde bir devrimdir. Ardından öteki belediyeler de çadır kurmaya baÅŸladılar, “çadır iftarı” ramazana müthiÅŸ bir enerji kattı, ramazan âdeta gizlendiÄŸi yerden sokaÄŸa çıktı. Sonra çadırlara sahne ilavesi oldu. Åžiirler okundu, sohbetler oldu, İlâhîler söylendi.

​

Geçen zaman içinde belediyeler İstanbul’un her köÅŸesini çiçeklerle donattılar, eski eserler restore edildi, câmiler dolup taÅŸmaya baÅŸladı. Işıklandırma sonucu İstanbul pırıl pırıl bir mücevhere döndü.

Yaz ramazanlarında çadırların yanı sıra “sokak iftarları” boy gösterdi. Bir mahalle iftarda bir araya geldi. Bu da bir ilktir. Sebillerden, çeÅŸmelerden, ÅŸerbetler, çorbalar akmaya baÅŸladı. Hemen her yıl etkinliklerde bir yenilik yapıldı. Daha önceleri Kubbealtı Cemiyeti’nde yaÅŸatılan “çocuk iftarları” devreye girdi. İstanbul halkı sahura kadar o cami senin, bu cami benim dolaÅŸmaya baÅŸladı. Eyüb Sultan mahÅŸer yerine döndü.

​

Bu güzelliÄŸi yaÅŸamak için taÅŸradan gelenler fazlalaÅŸtı. Sultanahmet Meydanı meselâ bir Kadir Gecesi nde elli bin kiÅŸilik cemâati kucakladı. Çayırlara ailece oturan KırÅŸehirli, MalatyalI, Burdurlu misafirler, hanımların beyaz baÅŸörtüleri ile oraları papatya tarlasına çevirdiler. Bu etkinlikler taÅŸraya sıçradı ve oralarda da ramazan büyük bir coÅŸkuyla yaÅŸanmaya baÅŸladı.

​

Pek çok vakıf ve dernek ramazanda fakirlere erzak yemek dağıtmaya giriÅŸti.

​

Bu vakıf ve derneklere raÄŸbet o kadar arttı ki bırakın İstanbul’u,- Afrika’ya, Açe’ye,- dünyanın neresinde ihtiyaç sahibi Müslüman varsa oralara Tırlarla yardım götürülmeye baÅŸlandı.

​

Televizyonun muhtelif kanallarında dinî sohbetler yapıldı, bu sohbetler sonucu bazı hoca efendiler fevkalâde raÄŸbet gördü. Yaz ramazanlarında sohbetler stüdyodan deÄŸil, bir cami bahçesinden, deniz üstünde bir sahneden ilginç bir mekândan yayımlanıyor.

​

Zamanla ipin ucunu kaçıranlar olmadı deÄŸil. Bir belediye beÅŸ bin kiÅŸiye iftar veriyorsa öteki on bin kiÅŸiye vererek yarışa girdi. Bunu olumsuz görmeyin, netice hayırda yarışmak deÄŸil mi?

​

Eh, ÅŸimdi sadede gelelim.

​

Bunca haşmet, bunca kalabalık, bunca etkinlik nicelik olarak alkışlanıyor ama nitelik olarak geride ne bırakıyor?

​

Bazı kiÅŸiler, hoca efendiler, gazeteciler bütün bu olanları gösteriÅŸ diye yorumluyor, niteliÄŸin kaybolduÄŸunu söylüyor. İş cıvıdı diyor. Bu Müslüman yaÅŸantısını makbul saymıyor.

​

Nasrettin Hoca gibi onlara, siz de haklısınız diyeceÄŸim ama kimsenin samimiyetini ölçecek âletim yok.

​

Din samimiyettir. Yapılan istatistiklere göre oruç tutanların oranı yüzde seksenleri bulmuÅŸ.

Hep, söylüyorum ama cevap alamıyorum. Türkiye son otuz yıldır bir yandan dindarlaşıyor, öte yandan modernleÅŸiyor. Acaba İslamcıların asrın başında söyledikleri "Batı’nın ilim ve fennini alalım, İslâm ahlak ve faziletinden vazgeçmeyelim.” tezi mi gerçekleÅŸiyor?

​

Bu mümkün mü?

​

Evet, geçmiÅŸ ramazanları gaz lambasına, günümüz ramazanlarını neon lazer ışıklarına benzetebiliriz. Görünür dindarlık artıyor ama samimiyet, merhamet, ÅŸefkat, fazilet, sünnete riayet kısacası ahlâk ne âlemde?

​

Ben iyimserim. Bu nicelikten nitelikli bir nesil çıkabilir. Çıkacak.

​

bottom of page