Arayan İnsan
İslam'a Giriş
Ramazan Güzellemeleri
Bilal Kemikli'nin "Ramazan Güzellemeleri" (Hayykitap: 2015) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
​
​
​
​
​
​
​
​
​
Merhum Prof. Dr. Süheyl Ünver’in “Ramazan medeniyeti” tanımlaması önemlidir... Gerçekten de bir medeniyet söz konusudur. On bir ayın sultanı Ramazan, bir ibadet mevsimi olduÄŸu gibi, sosyal, kültürel ve iktisadi hayatı beslemiÅŸ, böylece kendine has bir dil, edebiyat ve estetik deÄŸer inÅŸa etmiÅŸtir.
​
Evet, Ramazanla ÅŸehre, mahalleye ve sokaÄŸa bir canlılık gelmiÅŸ... Çarşıya hayat olmuÅŸ, ev¬leri ÅŸenlendirmiÅŸ, dostları buluÅŸturmuÅŸ, buruk gönülleri ihya etmiÅŸtir. Bu yüzden merhum Ünver’i hürmetle anıyoruz; Ramazan medeniyeti, yerinde bir tanımlama ve tavsif olmuÅŸtur.
Sahurdan baÅŸlayarak mukabele, iftar, teravih... Mahya. Unutulsa da hilal gözetme, cerre çıkma. İftar sofralarında diÅŸ kirasıyla buluÅŸma. Yevm-i ÅŸekde bezm meclisini ihya etme, fasıl tertip ederek dostluÄŸu muhkemleÅŸtirme. Manilerle uyanma, kasidelerle ve teravihlerde okunan Ramazan ilahileriyle ÅŸenlenme.
​
Evlerde baÅŸlayıp sokaÄŸa taÅŸan o tatlı heyecanlar, telaÅŸlar... Ramazanı karşılama hazırlıkları. Açılan yufkalar, kesilen eriÅŸteler, kurulan turÅŸular ve ÅŸerbetler. Evde ÅŸenlik, sokakta, mahallede, çarşıda ÅŸenlik. Ve nihayet Ramazan uÄŸurlaması ve arefeye eriÅŸ, bayram telaşı.
​
Hele çocuklar... Kim bilir, hangi Oruç’un ve hangi Ramazanın hayaliyle tutma eylemine odaklanırlar. KoÅŸuÅŸturmaca içinde tutulacak bir dal arar gibi, kovalamaca oynar gibi, bir tutulacak can arayıp duran çocuklar. Sahur mahmurluÄŸu, satılıp harçlığa tahvil edilen tekne oruçları ve iftar ÅŸenliÄŸi. Ramazan tıpkı hayat gibi, fakat her zamanki halden daha çok, çocuklarla ÅŸenlenir, çocuklarla bereketlenir.
​
Huzur Mevsimi
Ramazan bereketi, kendini itikâfta sırlıyor. Biraz kendin ol, kenara çekil, âlemi müÅŸahede et, ibret al... Durmaksızın akan zaman ırmağı karşısında, aktif ve pasif tembelliklere biraz olsun mesafeli ol ve gayelerin gayesine yönel! İtikâfın ihsas ettiÄŸi mana bu cümlede münderiçtir. Oruç, itikâfla bitmek tükenmek bilmeyen bir kaynaÄŸa tutunma fırsatı sunuyor; oraya tutunuyorsunuz, huzur buluyorsunuz.
​
Evet, Ramazan, tecellilerin adeta saÄŸanak saÄŸanak yaÄŸdığı bir bereket mevsimi... Fakat bu bereketten yararlanmak için, orada burada çokça görünmeden, vaktin deÄŸerini bilerek, hayır ve güzelliÄŸi çoÄŸaltmak iktiza ediyor. Ramazanla çoÄŸalmak, varlığı anlamak, hayatı anlamlandırmak... Bütün mesele budur; hamdolsun, görebildiÄŸim kadarıyla, Ramazan'ın anlamı bu boyutlu görülüp idrak ediliyor. Hamdolsun, Ramazan bereketi hanelerimize huzur getirdi Åžükür... Binlerce ÅŸükür!
​
BuluÅŸma mevsimi
Ramazan bereketi sofralarda kendini ele veriyor. İftar sofralarımla hanımefendiler maharetlerini sergiliyorlar. Adeta birer sanat eseri gibi, yemekler, ikramlıklar ve meÅŸrubatlar süslüyor sofraları.
Beyler, helal kazançlarını aileleri, akraba ve yakınları, dostları ve komÅŸuları için sarf etmenin huzuru içinde oturuyor sofraya... Öyle sofra dedimse, illa mükellef, envai çeÅŸit, kuÅŸ sütü eksik olmayan israf ve masraf sofralarını aklımda tutarak söylemedim. Elbette bu türden sofralar da olacak; ama asıl sofra, insanı mihnete sokmayan, zorlamayan, gösteriÅŸsiz ve sade olanıdır.
​
Analarımız, Rabbin lütfettiÄŸini sofraya kordu... Elinden ne gelirse, evinde ne varsa, yüzünü ak edecek ÅŸekilde, muhabbetle tabaklan doldururdu. Ve onlar ÅŸunu iyi bilirlerdi: Sofra, mürüvvettir!
Ramazan sofrası, mürüvvetini artırıyor ev sahibinin. Huzur doluyor, evlerin mutfaklarına, odalara ve oradan bütün bir eve… Huzur evlerden binaların aralığına, oradan sokaÄŸa, mahalleye taşıyor. Kurulan sofra, sevgi ve huzur tohumlarının atılmasına sebep oluyor; oradan birliÄŸe ve dirliÄŸe eriyoruz.
İkramlar… Çaylar ve sohbetler! Hatır gönül sormaları, latifeler, mutat günlük hadiseleri mütalaa ve anmalar. Sözün sohbetin arasında kayboluyor, iftarın verdiÄŸi ağırlık. İnsan hafifliyor, vücut muvazenesine kavuÅŸuyor. Evet, Ramazan bereketi, eve, sokaÄŸa, mahalleye, ÅŸehre huzur getiriyor.
​
HoÅŸ geldin huzur!
​
KuruluÅŸ mevsimi
Ramazan bereketi iftar sofralarında inanmış gönülleri buluÅŸturuyor. Bir buluÅŸma, bir ÅŸölen... KardeÅŸlerinle burada, iÅŸte ÅŸu iftar sofrasında tanışman, kaynaÅŸman ve anlaÅŸman mümkün. AÅŸina olduÄŸun dostlarla buluÅŸman, dertleÅŸmen de kuvvetle muhtemel. Bunun için yapacağın tek bir ÅŸey var: Ya iftar sofrası kurmak ya da davete icabet edip kalkıp gitmek.
​
Sükût mevsimi
Ramazan, sükût ÅŸehri... Bütün azalanınızla sükûtun sıcaklığıyla, ÅŸefkat ve merhametiyle buluÅŸuyoruz. Bu ÅŸehir huzur ÅŸehridir. Yalnızlık ÅŸehridir. Terk ÅŸehridir. Fena ÅŸehridir. îrfani ölüm ÅŸehridir.
Mevleviler ölmek fiilini pek kullanmazlar; sükût ÅŸehrine gitti anlamında hamûÅŸ oldu derler. HamûÅŸ, suskun, susmuÅŸ... Ölmek, susmaktır.
​
Ramazanda bütün bedenimizle sükûta eriyoruz. Sadece dilimiz deÄŸil, midemiz susuyor mesela, kulağımız susuyor, gözümüz susuyor. Bunlar sustukça, kalbimiz daha dingin, daha dinamik, daha derinden harekete geçiyor. Daha candan çalışıyor.
​
Kalbin farkına varıyoruz.
​
Gökyüzüyle buluÅŸma mevsimi
​
Ramazan, sahurdur... Geceyi ihya. Yıldız olmaktır. Birer birer uyanan evlerin lambasıyla köylerimiz, mahalle ve semtimiz, bütün bir ÅŸehrimiz adeta yıldızlar ÅŸehri oluyor.
​
Müminler yıldız. Evler yıldız. Sokak yıldız. Mahalle yıldız. Åžehir yıldız. Gökyüzünün kandilleri arzda birer birer tulu eden yıldızlara adeta gıpta ediyor... Åžükür, binlerce ÅŸükür!
​
Ramazan, geceyi gündüze çeviriyor, inanan gönülleri seherin bereketiyle buluÅŸturuyor. Bendeniz bu buluÅŸmada, bugün bir arif ve ÅŸair sultanın, III. Murat’ın nutkuyla Samanyolu'nda seyrana çıkıyorum.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Semavâtın kapılarını açarlar
Müminlere rahmet suyu saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
MaÄŸrur olup tac u tahta dayanma
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Yedi iklim benüm deyip güvenme
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Benim Murat kulun suçumu affet
Suçum bağışlayıp günahım refet
Resulün sancağı altında haÅŸret.
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
​
Sultanın bu samimi yakarışlarıyla el açıp yer ve gök âleminin sultanına iltica ediyorum. Semâvâtın kapıları birer birer açılıyor, oradan tüm sofralara bereket yağıyor; bunu görüyorum. Tevazuyla, ÅŸükürle dönüp sahibime, “Allah’ım ÅŸu mübarek günde akan mazlumların kanını durdur, anaların gözyaşını dindir, huzur ve barış nasip eyle!” diye yalvarıyorum.
​
Sahur, dua zamanı; yakın, daha yakın olma, yakîne erme zamanı... Boynumuz bükük, iltica ediyoruz.
​
İmsaki müjdeleyen ezan sesleriyle baÅŸka bir âleme yelken açıyoruz. Seher vakti ezanı aklımızı ve dimağımızı yeniliyor, huzur doluyoruz; hamdolsun, ÅŸükür olsun!
​
Bekleme mevsimi
Ramazan, bekleme bilinci kazandırıyor. Bek¬lemek, evet, bir bilinç iÅŸidir; İsmail’in annesi Hacer’in beklemesi gibi... Yusuf’un zindanda, Yunusun balığın karnında sabırla beklemeleri gibi... Beklemek, vakte eriÅŸmenin ilk eÅŸiÄŸi.
​
Vakte eriÅŸmek...
​
Vakte eriÅŸmek, vaktin sahibinin lütfuna mazhar olmak, rehberin tezkiye ve taltifine amade olmak.
Bekleyenler eriÅŸir. Kab ibn Mâlik gibi... Sefere çıkamayan, kabul için bekleyen ve tövbe eden, affı bekleyen seçkin insan. Onun gibi beklemek; vakt-i merhûna erip, berekete ve huzura kavuÅŸmak!
İmsaktan iftara deÄŸin bekleyen oruçlunun hali, tarihteki o kutlu bekleyiÅŸleri hatırlatıyor. İftara davet edilen dostu beklemek de böyle. Åžimdi ÅŸuracıkta, İstanbul’dan gelecek olan dostlarımı bekliyorum; onlarla iftar sofrasında birlikte olacağız. Dostu beklemek, ne kutlu bir bekleyiÅŸtir. Nimete kavuÅŸmayı beklemek, bayramı beklemek, affı beklemek, huzuru beklemek... Ramazan, bekleyiÅŸler mevsimi.
Hep bekliyoruz... Fırında, sıcacık pideleri huzurhanelerine götürmek isteyen müÅŸterileri
Görüyorum; o bekleyiÅŸi de kutluyorum, takdir ve tebrik ediyorum. Daha baÅŸka baÅŸka yerlerde beklemeler devam ediyor... Ben çocukluÄŸumda çeÅŸme başındaki bekleyiÅŸleri hatırlıyorum. Suyu beklemek, dostu beklemek. Beklemeyi öÄŸretiyor Ramazan bize... Ve dost geliyor, iftara eriyoruz. Hamdolsun!
​
NeÅŸe mevsimi
Halimizi bilene ellerimizi açtık, burukluÄŸun içinde neÅŸe yaÄŸdırdı hanemize. Söze, sohbete devam ettik. Hayat böyle bir resmi gerekli kılıyor; dertlerimizle buluÅŸuyor, ama yine de ÅŸükrümüzü artırıyoruz. Åžükrümüz, Ramazanda neÅŸemizdir, sevincimizdir. Bir küçük sofranın etrafında cem olup top sesini veya akÅŸam ezanın beklemek, bir bardak suya kavuÅŸmak ve bu süre dâhilinde içimizde biriken tüm duyguları sahibimize arz etmek!
​
İşte neşe bu...
​
Zevk Mevsimi
Öte yandan, Ramazanın manası içinde her anı içeren bir eÄŸlence vardır ki, bunun farkına varanlar, bir ömür bu eÄŸlencenin, bu neÅŸenin devam etmesini diler.
​
Nedir o? Hafızların makamına uygun okudukları mukabeleler, mihrabiyeler, tevÅŸih ve Ramazan ilahileri, Mevlid okumaları, salalar, salavatlar, tekbirler... Bazı ÅŸehirlerimizde hâlâ sürdürülen binbir hatimler, hatimle kılınan teravihler, Enderun usulü makamlı eda edilen namazlar, dualar, yakarışlar. Gönle huzur veren neÅŸe kaynaklan... Secdeler. Yakına, daha yakına erme niyazları. İftar sofralarında buluÅŸmalar, dertleÅŸmeler, hatır ve gönül alma gayretleri, hizmetler, tebrikler, iltifatlar, takdirler, hamdlar, ÅŸükürler... Yardımlar. Evdeki hazırlıklar; yardımlaÅŸmalar, tatlı telaÅŸlar.
​
O masum çocukların tekne oruçları, oruç satmalar, camileri dolduran çocuk kalpleri, oradan oraya koÅŸmalar, konuÅŸmalar, cami avlusunda düÅŸünülen ÅŸakalar, alınan kalpler, tebessümler, ikramlar, hediyeler... NeÅŸe, baÅŸtan sona neÅŸe.
​
Sonra cami gezmeleri... Birer birer selâtin camilerinde tarihe dokunmalar, an içinde buluÅŸmalar. GidiÅŸ-geliÅŸler... Ve en önemlisi, teravih sonrası kurulan meclisler, sohbetler, oyun alanları, salıncaklar... ZenginleÅŸen bir hayat. Evde baÅŸlayıp sokağı, mahalleyi ve bütün bir ÅŸehri kucaklayan bir neÅŸe saÄŸanağı. İşte Ramazan eÄŸlenceleri bunlar; bu eÄŸlencenin bitmesini kim , ister?
