top of page
OmerOzsoy.png

Kur'an'ın Anlaşılması

Kur'an'ı Anlama Yolunda (Kuramer: 2017) adlı toplantı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
KonuÅŸmacı Prof.Dr. Ömer Özsoy

​

...Kur’an’ın baÄŸlamından uzaklaÅŸmakla ortaya çıkan çok anlamlılık ve buna baÄŸlı olarak tefsir alanındaki yorum zenginliÄŸi konusuna dönecek olursak, kaynaklarımız ilk nesillerin özgün anlam arayışı eksenli refleksleri ile sonradan geliÅŸen ve Gazzâlî (ö. 1111) ile ana akım haline gelen, Kur’an’ı çok anlamlı bir metin olarak görme eÄŸilimi arasındaki gerilimin yansımalarıyla doludur. Bu gerilim konusunda çoÄŸu müfessir herhangi bir tercihte bulunma gereÄŸi duymaksızın, yerine göre tarihsel baÄŸlamı, yerine göre metinsel baÄŸlamı esas almış, hatta çoÄŸu kez farklı yorum imkanı verdiÄŸi için bir zenginlik olarak görüp her ikisine birden yer vermiÅŸse de bu kriterler arasında tercihte bulunan ve bu tercihine radikal bir ÅŸekilde sadık kalmaya çalışan müfessirlerimiz de vardır.

 

İki büyük müfessirimiz Taberî ve Râzî (ö.1210) bunlara örnek verilebilir, dahası, geleneÄŸimizde kök salmış iki büyük tefsir paradigmasının kurucuları olarak görülebilir. Taberî kendisine ulaÅŸan bütün malumatı ve yorumları aktardıktan sonra, kastedilen anlamın, baÅŸka ifadeyle ilk neslin anladığı özgün anlamın hangisi olduÄŸunu tespit etmeye çalışıp, mümkünse mevcut yorumlar arasında bir tercihte bulunurken, Fahreddîn er-Râzî kendisine kadar rivayet bir ayetinin, hatta her bir kelimesinin sonsuz anlamlar taşıdığını kabul etmek, Ehl-i Sünnet’in resmi tefsir görüÅŸü haline gelmiÅŸ durumdadır.

​

Sonuç olarak, ilk Müslüman nesillerin tefsir faaliyetlerinin asli hedefinin, tabir caizse, Kur’an’ı nüzûl döneminden baÅŸka zamanlarda/zamanlara konuÅŸturmak olduÄŸunu söyleyebiliriz. “Kur’an’ı baÅŸka zamanlarda konuÅŸturmak” gibi iddialı bir hedef, Kur’an okuru ve yorumcusunun yaÅŸadığı zamana doÄŸrudan hitap etmediÄŸine dair bir bilinç gerektirir… Eski metinler, okuma veya yorumlama anında mevcut bulunmayan olaylardan, ÅŸahıslardan ve nesnelerden bahsetmekte ve nihayet okuma veya yorumlama anında hayatta olmayan muhataplara hitap etmektedir. İlahî Kelam’ın apaçık sözlerinin de zamanla muÄŸlaklaÅŸabildiÄŸine ve onun hidayet kaynağı buyruklarının yersiz, anlamsız hale gelebildiÄŸine dair müÅŸahedeleri, Müslümanların Hz. Peygamberin vefatından beri giderek artan bir surette karşı karşıya kaldıkları en büyük meydan okumayı teÅŸkil etmektedir. Nitekim İslâm alimleri -hatta günümüzde Kur’an’la ancak meal düzeyinde yüzleÅŸebilen sıradan Müslümanlar bile— bu meydan okumaya farklı ÅŸekillerde karşılık vermek suretiyle Kur’an’ı kendi zamanlarında konuÅŸturmaya ve onu kendi zamanları için anlamlı kılmaya çalışmaktadır.

​

Bir Müslümanın Kuran okurken kendisinin doÄŸrudan muhatap alındığını hissetmek istemesi varoluÅŸsal bakımdan anlaşılabilir bir tutumdur. Ancak, bu tutum, Kur’an metnine onun anlam dünyasına yabancı yeni anlamlar yükleme riski taşıması bakımından son derecede baÅŸtan çıkartıcı bir potansiyele sahiptir. Nitekim tarihte ve günümüzde yapılan pek çok Kur’an yorumunu mercek altına aldığımızda, yapılanın çoÄŸu kez, Kur’an metnine onun anlam dünyasına yabancı yeni anlamlar yüklemek olduÄŸunu görüyoruz. Okuma ve yorumlamanın gerçekleÅŸtiÄŸi aktüel baÄŸlamla Kur’an metni arasında bir baÄŸ kurabilmek için Kur’an metni kendi özgün baÄŸlamından özgürleÅŸtirilmekte, baÄŸlamsızlaÅŸtırılmaktadır. Bu süreçte Kur’an’ın evrenselliÄŸi ilkesi, Kuran metninin anlam taşıma kapasitesinin sınırsızlığı olarak anlaşılmakta ve okurun Kur’an’ın muhtevasına her türlü müdahalesini meÅŸrulaÅŸtıran bir aygıta dönüÅŸmektedir. Böylece, Allah’ın son vahyedilen kelâmı olarak Kur’an sadece her dönemdeki her okuruna doÄŸrudan hitap edebilmekle kalmayıp, geçmiÅŸte ve gelecekte olmuÅŸ ve olacak her ÅŸeyi de içerebilmektedir.

​

Burada sorulması gereken temel soru ÅŸu olsa gerektir: Böyle bir yorum ameliyesinde Kur’an ve onun bağımsızlığı nerede kalıyor? BaÅŸka bir ifadeyle, yorum vasıtasıyla Kur’an mı yorum ortamına konuÅŸturulmuÅŸ oluyor, yoksa Kur’an vasıtasıyla yorumcunun kendisi mi konuÅŸmuÅŸ oluyor? Böyle bir yorum ameliyesi bizi Hz. Muhammed’in tebliÄŸ ettiÄŸi, tarihsel, otantik, bildiÄŸimiz Kur’an’la mı yüzleÅŸtiriyor, yoksa her yorum ortamında yeniden üretilen yeni bir Kur’an’la mı?

​

İlk Müslüman nesillerin tefsir geleneÄŸine uygun olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm hermenötik yaklaşımıma göre, her bir Kur’an pasajının nüzûl döneminde ifade ettiÄŸi özgün bir anlamı vardır ve her Kur’an yorumu bu özgün anlam üzerine bina edilmek durumundadır. Özgün anlamdan kastettiÄŸim, Kur’an’ın nüzûl döneminde muhataplarına ne dediÄŸi, yani onların Kur’an’dan ne anladığıdır. 

bottom of page