top of page

Suffe Ashabı ve Hz.Ebu Hureyre (r.a)

 

 

 

 

 

 

 

 

Suffe Ehli'nin belirli bir sayısı yoktu. Onlar, yanlarına gelen misafirlerle çoğalır, bazen de azalırlardı. Ama onlar her zaman fa­kirdi. Ehli Suffe’nin en belirgin özelliği yoksulluktu. Dünyalık yö­nünden, onlardan hiçbirinin iki yakası biraraya gelmezdi. Hiçbiri­nin iki elbisesi olmaz, iki çeşit yemek yiyemezlerdi.

 

Mücahid, Ebu Hureyre (r.a)’den rivayetle anlatıyor: [1]

Pey­gamber (s.a) bana uğradı ve Ehli Suffe’ye katılmamı tavsiye etti. Ehli Suffe, İslâm’ın yolcu evlatlarıdır. Ne aileleri ne de malları vardır. Peygamber (s.a)’e bir sadaka geldiğinde, onu doğruca Ehli Suffe’ye gönderir, ondan hiçbir şey almazdı. Bir hediye geldiği zaman da onlan yanına çağınr, beraberce yerlerdi.

 

Fudâle b. Ubeyd şöyle demiştir: [2]

Resûlullah (sav) insanla­ra namaz kıldırırken, bazı kimseler açlıktan dolayı (takatları kesi­lip) yere düşerlerdi. Bunlar Suffe’de kalan kişilerdi. (Bir gün) Bedeviler, ‘Yahu, bunlar da deli midir nedir?’ deyince Resûlullah (sav) namazın akabinde Sufîe ehline yönelmiş ve ‘Eğer Allah Teâlânın sizler için katında neler hazırladığım bir bilseydiniz, fakrü zaruretinizin daha da fazlalaşmasını isterdiniz’ demiştir.” Fudâle, “Ben de o gün Resûlullah ile beraberdim” demiştir.

 

Hişam, Hasen’den naklediyor:[3]

Peygamber (s.a) Ehli Suffe’nin yanına gelerek, onlara nasıl sabahladıklarını sordu. Onlar da, hayır ve güzellikle sabaha gir­diklerini söylediler.

Rasûlullah (s.a);“Bazılarınıza zenginlik verilecek, bir kısmınız sevinecek, biri­niz de evini, Kabe’nin örtüsüne benzeyen örtülerle donatacak” dedi.

Bunun üzerine Ehli Suffe;“Ya Rasûlallah! Bu olaylar biz îslâm dini üzereyken mi başımıza gelecek?” dediler.

Rasûlullah;“Evet!” dedi.

Ehli Suffe;“O zaman biz bol bol köle azad eder ve bağışta bulunuruz” dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a);“Hayır! Siz bugün hayırdasınız! Size zenginlik geldiğinde bir haset çukurunun içine düşecek ve birbirinize buğzedeceksiniz” de­di.

 

Ebu Hüreyre’den rivayet edildi,

Suffe Ehli’nden olan yetmiş kişiyi bilirim, onların tek elbise­leri vardı. Namaz esnasında, ayaktayken, elbiselerinin boylan diz kapaklanna zor gelir, rükuya vardıklarında, avret mahalleri görü­nür korkusuyla elbiselerini çekiştirirlerdi.

 

Hz.Ebu Hureyre (r.a)

Peygamber (s.a) Ehli Suffe’yi yemeğe çağırmak isteyince, Ebu Hüreyre’ye haber verir, o da bunu Suffe Ehli'ne duyururdu. Çün­kü o Ashabı Suffe’yi çok iyi tanır, kimin nerede olduğunu çok iyi bilirdi. Ebu Hüreyre (r.a)’nin Suffe’de kaldığı yıllarda yoksullukla özdeşleşmiş bir şahsiyeti vardı.

 

Zühd

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:[4]

Açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Yol üzerinde duruyor, ge­len geçene birkaç âyet okuyor ve beni evine davet etmesini umuyordum. Kimse bana aldırış etmiyordu.

 

En sonunda Peygam­ber (s.a) geldi. Okuduğum âyetleri dinledi ve bana;“Benimle birlikte gel” dedi.

Hz. Peygamber (s.a)’le birlikte onun evine geldik. Evde bir bakraç süt vardı. Rasûlullah (s.a) evdekilere;“Bu nereden geldi?” diye sordu.

Evdekiler;“Falancanın hediyesi” dediler. Rasûlullah (s.a) bana döndü ve “Ehli Suffe’yi çağır” dedi. Ehli Suffe İslâm misafirleri idi. Bir sadaka veya hediye geldiğinde Peygamberimiz bunu hemen onlara gönderirdi.

 

Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:[5]

Rasûlullah (s.a)’ın minberi ile Hz. Âişe (r.a)’nin odası arasında sârâlı gibi bayılma nöbetleri geçiriyordum. Etrafta biri­kenler; “bu adam delirmiş olmalı diyorlardı. Oysa ben deli değildim. Açlıktan bu hale gelmiştim.

 

Rabî (rh)'den,[6]

Ebû Hüreyre (ra)'nin bir çöplüğe bakarken şöyle dediğini işittim: "Şu, sizin dünyanızın da âhiretinizin de gittiği yer­dir."

 

Zikir

Ebû Hureyre (ra)’nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: [7]

“Resûlullah’tan daha çok istiğfar eden birinin yanında oturma­dım.”

Başka birisi de “Ebû Hureyre’den daha çok istiğfâr eden bir kimsenin yanında oturmadım" demiştir.

 

Nuaym b. Muharrir dedesi Ebu Hüreyre’yi anlatıyor:[8]

“Dedemin iki bin düğümlü bir ipi vardı. Bunun sayısınca teş­bih çekmezse, gece yatmazdı”.

 

Korku ve Hüzün

Seleme b. Hacel'den rivâyet edildiğine göre, [9]

Ebû Hureyre (ra) hastalığında ağlamaya başlamış. Kendisine niçin ağladığı sorulunca: “Ben, sizin şu dünyanıza ağlamıyorum. Fakat ben, yol­culuğumun uzunluğuna, azığımın azlığına ağlıyorum. Ben cennet ve cehennemin üzerinde bir tepede akşamladım ve hangisine götürüleceğimi de bilmiyorum” demiştir.

 

Şufey el-Esbâhî'den (r.a),[10]

Kendisi Medine'ye girdiğinde birden etrafında halkın toplandığı bir adamla karşılaştı. "Bu adam kimdir?" diye sordu. "Ebû Hureyre'dir", dediler. Ebû Hureyre (r.a) halka birşeyler anlatırken ben ona yaklaştımve önüne oturdum. Konuşmasını bitirdiği ve yalnız kaldığı zaman kendisine şöyle dedim:"Sana şunun ve bunun hakkı için soruyorum. Resûlullah'tan (s.a) duyduğun, anladığın ve bildiğin bir hadisi bana anlatır mısın?”

Ebû Hureyre (r.a): “(İsteğini) yerine getireceğim, Resûlullah'tan (s.a) anladığım ve bildiğim bir hadisi sana anlatacağım” dedi. Ebû Hureyre derin bir şekilde içini çekti, biraz bekledi şöyle dedi: “Ben ve kendisi bu evde iken ve yanımızda benden ve ondan başka hiç kimse yokken bana Resûlullah'ın (s.a) söylediği bir hadisini sana anlatacağım.”

Ebû Hureyre (r.a) bunun arkasından da derin bir şekilde içini çekti. Sonra bükülüp yüzükoyun yere düştü. Onu uzun zaman kendime dayadım, sonra ayıldı ve şöyle dedi:"Kıyamet günü olunca Allah, kulları arasında hüküm vermek için onlara ineceğini (hesaba çekeceğini) Resûlullah (s.a) bana anlattı."

 

 

 

 

Dipnotlar

[1]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[2]Kitabü’z Zühd. Ahmed İbn-Hanbel. İz: 1993

[3]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[4]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[5]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[6]Kitabü’z Zühd ve’r Rekaik. Abdullah İbnü’l Mübarek. Seha Neşriyat:1992

[7]Kitabü’z Zühd. Ahmed İbn-Hanbel. İz: 1993

[8]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[9]Kitabü’z Zühd. Ahmed İbn-Hanbel. İz: 1993

[10] Hadislerle Tasavvuf. Şeyh Eşref Ali Tanevi. Umran:1996

bottom of page