top of page

Hz.Ebubekir Sıddîk (r.a)

 

 

 

 

 

 

 

Zühd

Zeyd b. Erkam (r.a) anlatıyor:[1]

Ebu Bekir (r.a) bir defasında içecek istedi. Kendisine, içlerin­de bal ve su bulunan iki kap getirildi. Kaplardan biri kendisine su­nulunca ağlamaya başladı, etrafındakileri de ağlattı. Sonra sustu fakat diğerleri susmadılar. Tekrar ağlamaya başladı. O kadar ağla­dı ki, orada bulunanlar artık soru soramayacaklannı sandılar. Da­ha sonra Hz. Ebu Bekir yüzünü silip kendine geldi.

Yanında bulu­nanlar:“Seni bu şekilde ağlamaya sevkeden şey nedir?” diye sordular.

Ebu Bekir (r.a) şöyle cevap verdi:Rasûlullah (s.a) ile birlikte bulunuyordum. Kendisinden bir şeyi kovarak şöyle diyordu: “Uzaklaş benden! Uzaklaş benden!” Fa­kat yanında hiçbir kimseyi de görememiştim. Dedim ki: “Ey Al­lah’ın Elçisi! Görüyorum ki, kendinden bir şey kovuyorsun; fakat ortalıkta bir şeyler de göremiyorum. Ne buyurursun?” Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdular! “Dünya, içindeki her şeyle birlikte bana gös­terildi. Ona uzaklaş benden dedim o da durdu ve şöyle dedi: Ye­minler olsun, sen benden kaçıp kurtulsun da senden sonrakiler benden kaçamayacaktır".İşte ben de, dünya sevgisinin beni kuşatmasından korktum. Budur beni ağlatan.

 

Âişe (r.a.) anlatıyor: [2]

Bir keresinde yeni bir elbisemi giymiş­tim. Çok hoşuma gittiği için ikide bir elbiseme bakıyordum.

Babam Ebû Bekir: “Öyle ne bakınıp duruyorsun? Allah sana bakmıyor!” dedi.

“Nedenmiş o? Allah bana niye bakmayacakmış?” dedim.

“Bilmiyor musun ki bir kul bir dünya süsüyle kendini be­ğendiğinde o süsü atıncaya kadar Rabbinin gazabına uğrar!” dedi.

Bunun üzerine hemen elbiseyi çıkarıp sadaka olarak verdim.

Ebû Bekir: “Umarım ki bu davranışın günahlarına keffâret olur” dedi.

 

Âişe (r.a.) anlatıyor:[3]

Babam Ebû Bekir öldüğünde ne bir di­nar ne de bir dirhem bırakmıştı. Halîfe olmadan önce kazandığı malını da Beytülmâl’e devretmişti.

 

Ebu Bekir b. Muhammed el-Ensârî, Hz. Ebu Bekir (r.a)’e şöyle denildiğini nakleder:[4]

“Ey Allah Rasûlü (s.a)’nün Halifesi! Bedir Savaşı’na katılanlardan zekât toplama memuru tayin etmeyecek misin?’ Bu soru üzerine o şöyle der:“Ben onların yüksek derecelerinden haberdarım, işte bu sebeple onları dünya ile kirletmek istemiyorum”.

 

Abdurrahman bin Avf (r.a) der ki:[5]

Ben, kendisini ölüme götüren hastalığı sırasında Ebubekir’in huzuruna girdim ve selam verdim. Ağzından şu sözler çıktı: "Gördüm ki, dünya size doğru gelmekte. Niçin geliyor ki? Bana öyle geliyor ki, sizler de ipek perde ve döşemeler, atlastan yastık ve şilteler edinecek ve yün yataklarda yatmaktan, hurma dikeni üzerinde yatıyormuşçasına acı duyacaksınız. Allah’a yemin ederim ki, birinizin öne çıkıp başının vurulması, kendisi için dünyanın bu sefahat denizinde yüzmesinden daha iyidir."

 

Tevekkül

Hz. Ömer anlatıyor:

“Rasûlullah (s.a), bizden tasaddukta bulunmamızı istedi. O zaman sahip olduğum mal, bu emri yerine getirmeye fazlasıyla ye­terdi. Kendi kendime; ‘Bugün Ebu Bekir’igeçeceğim, çünkü onu hiçbir gün geçemedim’ dedim. Sonra malımın yarısını alıp getir­dim”.

Rasûlullah (s.a) bana:“Ailene ne bıraktın?” diye sorunca, bir mislini geride bıraktı­ğımı söyledim.

Ebu Bekir, yanındaki bütün malları getirmişti. Rasûlullah (s.a):“Sen dilene ne bıraktın?” diye sorunca, Ebu Bekir:“Onlara Allah ve Rasûlünü bıraktım” dedi.

Ben ise dayana­mayıp:“Ben seni hiçbir şeyde geçemeyeceğim” dedim.

 

Korku ve Hüzün

El-Hasen ü'l-Basrî (rh)'den: [6]

Ebû Bekir (ra), ağaç üzerinde birkuş gördü ve: "Ne mutlu sana ey kuş! Meyvayı yiyor, ağaç üzerine konuyorsun. Ben de kuşların yediği bir meyva olmayı ne kadar isterdim." buyurdu.

 

Hasan (ra)’dan, Ebû Bekir’in (ra) şöyle dediği rivâyet edil­miştir:[7]

“Allaha yemin olsun ki, yenilen ve koparılan şu ağacın ye­rinde olmayı isterdim”

 

 

 

 

 

Dipnotlar

[1]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[2]Hayatü’s Sahabe. Muhammed Yusuf Kandehlevi. Divan Yayınları:1991

[3]Hayatü’s Sahabe. Muhammed Yusuf Kandehlevi. Divan Yayınları:1991

[4]Allah Dostları.Ebu Nuaym El-İsfehani. Şule:1996

[5]Hayatü’s Sahabe. Muhammed Yusuf Kandehlevi. Divan Yayınları:1991

[6]Kitabü’z Zühd ve’r Rekaik. Abdullah İbnü’l Mübarek. Seha Neşriyat:1992

[7]Kitabü’z Zühd. Ahmed İbn-Hanbel. İz: 1993

bottom of page