Arayan Ä°nsan
Ä°slam'a GiriÅŸ
Ramazan’da alış-veriÅŸ keyfi
Tolga UslubaÅŸ'ın "Böyleydi Osmanlı'nın Ramazanı" (YaÄŸmur:2006) adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.
​
​
​
​
​
​
​
​
​
Ramazan ayının bereketi sadece iftar sofraları ile sınırlı deÄŸildi. Sosyal hayata yansıyan taraflarından biri de alış-veriÅŸ keyfiydi ki iftara yakın bu mahaller adeta insan seline dönerdi. Eskiden Åžaban ayının on beÅŸi oldu mu büyük selâtin camilerinin ve özellikle Eyüp Sultan, Fatih, Bayezıd, Ayasofya camilerinin avlularına sergiler kurulurdu, iftar saatine iki üç saat kaldı mı buraları ayrı bir alem olur, yaÅŸlı, genç çoluk çocuk buralara akın ederdi. Pek sık görülmese de bu sergilere PadiÅŸah ve ekâbir de uÄŸrardı. Tesbihçiler teÅŸbihleri ve sahaf denen kitapçılar, çeÅŸit çeÅŸit nefis mesâhif-i ÅŸerifeleri el yazması ve nüshası çok deÄŸerli ve nadir olan nefis kitapları geçici olarak avluya getirdikleri camlı dolaplara koyarlardı. Gelenlerin oturması için cami avlularında, geçici olarak dükkân ÅŸekline sokulan yerlerde, eski maden, saksonya ve çini avanîleri, bazılarında çok hoÅŸ ve tuhaf eÅŸyalar, diÄŸerlerinde nefis ÅŸallar, kumaÅŸlar, bir kısmında da türlü çubuk ve çubuk takımları teÅŸhir edilirdi. Avlular da böyle raÄŸbet gören daha birçok ÅŸeyle donatılmış olurdu. Bir tarafta da çorbalara ekmek için çeÅŸitli baharat sergilenir, Kur'ân-ı Kerîm okunurken yakmak üzere ödaÄŸacı, kurs, amber kabuÄŸu gibi buhurlar, tablalar üstünde aÄŸzı pamukla kapatılmış olan çok sayıda küçük ÅŸiÅŸeler içinde mumbar denen yemekle beraber yenen hardallar, iftarda oruç bozmak için hurma ile çeÅŸit çeÅŸit buharlı elvan renk ÅŸekerler bulundurulurdu.
​
Camiler dolar taşardı
Camilerin içinde namaz vakitlerinde camide hizmet etmek için gelen güzel sesli gençler tarafından namazdan önce devirler okunur, yüksek sesle iç ezanları verilir, kametler getirilirdi. Caminin asıl görevlilerinden baÅŸka, dışarıdan gelen meÅŸhur hafızlar da vardı. Namazdan sonra güzel sesli hafız-ı Kur'ân'lar, caminin maksureleri içinde ve münasip yerlerinde Kur'ân kıraat ederler ve herkes huÅŸû ile onları dinlerdi. Hükümet tarafından görevlendirilmiÅŸ olan veya arzu eden ulema, Kur'ân-ı Kerîm'i tefsir eder, dîn terbiyesi üzerine vaaz verir, nasihat eder ve herkes etrafından oturarak dinlenirdi. Mabed-i Ä°lâhi olan bu camilerde ekâbir ve halktan kimseler arasında sınıf farkı olmadığından herkes istediÄŸi yerde, en büyük addolunan adamın yanında oturabilir ve namaz kılardı. Cemaatin hepsi kudretine göre temiz ve düzgün elbise giyer, abdestli olur, eli yüzü temiz olur, birkaç yüz kiÅŸi camide her vakit bulunduÄŸu halde pis kokular duyulmaz, her an gerçek bir temizlik görülürdü. Ramazanlarda camiye gelenler kudretine göre camilerde bulunan hafızlara kıraat sonunda gizlice uygun atiyyeler, dışta cemaatin para yardımını bekleyen fukaraya sadakalar, rastlarsa kimsesiz çocuklara "ÅŸeker parası" namıyla para verir, cami dışında simit, çörek alır, hoÅŸ sözlerle gönüllerini yaparlardı.
​
Bir tesbihe 1000 altın
Camiden çıkan cemaatten en çok raÄŸbet görenler tesbihçilerdi. Özellikle Bayezıd camii avlusundaki tesbihçilere uzak memleketlerden dahi alıcıları gelirdi. En kıymetli taÅŸlardan, en harcıalem meyve çekirdeÄŸine kadar her çeÅŸit tespih satılırdı bu tezgahlarda. O kadar çok teÅŸbih yapılırdı ki, Avrupa'dan gelmiÅŸ hazır taneler bile dizilerek tezgâhlara düÅŸerdi. 33'lük, 99'luk, 500'lük ve 1000 lik taneler halinde armudi, servi, ÅŸalgamı, beyzi, üstüvane gibi çok deÄŸiÅŸik biçimler bulunurdu. …
​
II. Mahmut'un Mevlânakapılı Mahmut ustanın evine kadar gelip kürevi tespih çektirdiÄŸini anlatılır. 1900 ramazanında altın çakmaklı yeÅŸim bir tespihin 1000 altına satılabildiÄŸini söylersek maddi olarak verilen deÄŸer de iyice ortaya çıkmış olur.
​
Ä°ftar davetleri ve atiyyeler
Camilerde rastlaÅŸan ahbaplar, birbirlerini iftar yemeÄŸine davet eder, çoÄŸu misafirlerini camiden beraberinde evine götürürdü. Hâli vakti yerinde olanlar da camilerdeki hafız ve vaiz efendileri, aÄŸaları vasıtasıyla akÅŸam iftar etmek üzere konaklarına davet eder ve dönüÅŸlerinde de atiyyeler verirlerdi. Kimisi bir müddet camide kalır, hafız ve vaizleri dinler, herkes gibi caminin maksure tabir olunan parmaklıklarla bölünüp ayrılmış yerlerinde kendi kendine Kur'ân-ı Kerîm okuduktan sonra cami avlusuna çıkar, evvelce anlatılan sergi denen yerleri dolaşır, sonra oturup biraz vakit geçirir, alışveriÅŸ etmiÅŸ olmak için sergiden de bir ÅŸeyler satın alırdı.
​
Cemaat, ramazan keyfi ve oruç haliyle gözlerine her ÅŸey hoÅŸ göründüÄŸü için, pek çok eÅŸya satın alırlardı. Her seferinde üç-beÅŸ kuruÅŸu bir seferinde harcadıkları bile olurdu. Bu arada rastladıkları yoksul kiÅŸilere, aÄŸaları aracılığı ile gizlice yeterli miktarlarda atiyyeler vererek taltif ederlerdi.
Özellikle çocukların en hoÅŸuna giden sergiler, yuvarlak biçimli ve baharat kokulu renk renk ÅŸekerlerin satıldığı tezgahlardı. Kırmızı, sarı, beyaz, portakal rengi, viÅŸne rengi, kavuniçi, siyahtan baÅŸka hemen hemen her renkten ÅŸeker dükkanlarında arz-ı endam ederdi.
​
Ä°ftara kırk, elli dakika kala satışlar çoÄŸalır, ellerinde renkli kâğıtlara sarılı pide ve simitler ve baÅŸka iftariyelik paketlerle aile reisleri kapılardan çıkarak dağılmaya baÅŸlarlar, sergiler de kapanır, üstleri örtülürdü.
​
​
​
