top of page

Abdülaziz Bekkine Efendi (1895-1952)

(Nureddin Topçu ve Necmeddin Erbakan'ın Hocası)

Osman Çataklı. Hacı Hasib Efendi ve Hacı Aziz Efendi. Özel Basım: 2000 ve  M. Erkaya, Anılarla Mehmed Zâhid Kotku.  Seha: 1997 adlı kitaplardan  kısaltılarak alınmıştır. 

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Aziz Efendi, yokluklar içerisinde cömert bir insandı. Bir ÅŸey de kabul etmezdi. En varlıklı bir insan görünümünde idi.

​

O zaman Zeyrek Ümmü Gülsüm Camii'nde imamdı. Maaşı 19 lira imiÅŸ. Bu nedenle çocuklarını besleyebilmek için keçi almış, keçilerin sütü ile çocuklarını beslemiÅŸ. Keçiler üremiÅŸ. O evliya zat, her gün hale gidermiÅŸ, pazar dağıldıktan sonra atılmış sebze artıklarını bir çuvala doldurur, eve getirirmiÅŸ, keçilerini beslermiÅŸ. Bize bunları anlatırken, "O sebze artıklarını, tek tek ellerimle topladım." derken, gözyaşımı tutamadım.

​

Osman AÄŸabey, bir gün Aziz Efendi'nin oÄŸluna sordu: "Babandan unutmadığın bir hatıran var mı Mahmud?" dedi.

​

O da: "Osman Abi, belki çok ÅŸey var ama ben babamın, halin önünden sebze artıklarını toplayıp, çuvala koyup da o yokuÅŸtan (Zeyrek yokuÅŸu), burnu yere deÄŸecek kadar aÅŸağı çökmüÅŸ vaziyette geliÅŸini bir türlü unutamıyorum." dedi.

​

Hocaefendi'nin maddi mânâdaki cömertliÄŸi anlatılmakla bitirilemez. ...imamlık maaşının tamamını icabında olduÄŸu gibi muhtaçlara yollar, babasından kendi hissesine düÅŸen geliri hemÅŸehrilerine verir ve gerekirse ihtiyacı olan bir kimseye toplu yardımlar da yapardı.

​

Kendisine gelen zekâtı ve yardımı evinde bekletmez, ihtiyacı olanlara hemen o gün dağıtırlardı. Her hususta olduÄŸu gibi bu hususta da Peygamber (sav) Efendimiz'in yaÅŸayışına uyuyorlardı.

​

Bir gün kendisiyle otururken bana ÅŸu hadiseyi naklettiler: "Dün evde baktım ki hiç erzak kalmamış, yanımda da harcayacak para yoktu. Rabbime iltica ederek dedim ki: 'Yâ Rabbi! Vereceksen ver... Artık bakkaldan borç da almayacağım."

 

Tam o anda bizim hanım yukarıda, seslendi: 'Hocaefendi, paltonun cebinden 50 lira çıktı. Sen mi unuttun?'

"Hayır, ama ihtiyaçlar için kullanabilirsin.' dedim."

 

Hocaefendinin ihvanından çok zengin bir kadın bir gün kendisine gelip diyor ki: "Hocaefendi kocamdan çok mülk kaldı. Akrabam yok ve çocuklarım yok, yani varislerim yok. Müsaade ederseniz caminizin biraz ilerisindeki üç katlı bir apartmanımı, çocuklarınızın ihtiyacı olur diye size vermek istiyorum?

Bunun üzerine Hocaefendi: "Biz ÅŸu anda caminin meÅŸrutasında oturuyoruz. Evsiz deÄŸiliz. Siz onu evsiz birisine veriniz." buyuruyorlar.

 

Tevekkül hususunda da ÅŸöyle buyurdukları nakledilir: "Bir kimse mütevekkil oldu mu, kendisinden istikbâl endiÅŸesi alınır."

​

H. Necati CoÅŸan Efendi'den:

Saçı sakalı sarışın, kol ve pazuları kalınca, her halde güçlü kuvvetli, göÄŸsü geniÅŸ, yüzü heybetli idi. Bazı kere tüyleri ürperten bakışlarına ve ciddî tavırlı görünmesine mukabil, misafir ve ziyaretçilerine hitap ve iltifatı gayet olgun, latîf ve çok tatlı olurdu.

​

Yalnız olarak yemek yediÄŸi herhalde görülmemiÅŸtir. Bu sofra arkadaÅŸları olan bizleri, herhalde tevazu eseri olarak kardeÅŸ ve evlât olarak kabul ettiÄŸi için, seviyemize iner, kendi kaşığıyla ikram iltifatında bulunurdu. Dünya ve dünyalıklara soÄŸan kabuÄŸu kadar kıymet vermez, elinde ve evinde fazla olanı sabaha bırakmazdı.

​

BildiÄŸimiz kadarıyla sıkıntılı olan bir hayatın içindeydi. Fakat kendisine çile ve mihneti zevkle kabul ettiÄŸi için, durumunu hissettirmez hep mesrur ve neÅŸeli görünürdü. Yine Hazret-i Ali Efendimiz'in meÅŸhur miskin, yetim ve esir hadiselerini hatırlatan, yani ailece aç kaldığı, yattığı zamanlar olurdu.

 

Yaz kış giyiminde fark olmayan, yani soÄŸuk ve sıcaktan etkilenmeyen bu muammâ ve müstesnâ insan, sözle ifadesi zor olan fevkalâde birçok hal ve meziyetin sahibi idi. Her dalda öÄŸrenim yapan öÄŸrenci sorularına cevap vermesinden ve kendisiyle görüÅŸen, ÅŸu anda hatırlayabildiÄŸim Nurettin Topçu baÅŸta olmak üzere, ilim otoritesi sayılan zevatın hayranı oldukları itirafını yapmalarından, dini ilimlerin haricinde eÄŸitim ve öÄŸretimi yapılmakta olan bütün ilimlere tahsilini yapmadığı halde vukufu bulunduÄŸunu...öÄŸrenmiÅŸ bulunuyoruz.

​

​

bottom of page