top of page

Arafat'a Çıkış

Bünyamin Erul'un Haccı Anlamak (Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı: 2004) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Sünnete uygun olan, Zilhiccenin sekizinci günü yani Terviye günü sabah namazını Mekke-i Mükerreme’de kıldıktan sonra Mina’ya hareket etmek ve Arefe gecesini Mina’da geçirmektir. Bu takdirde Arafat’a çıkmadan önce Mina’da beÅŸ vakit namaz kılınmış olur. Buna göre Arefe günü sabah namazını Mina’da kıldıktan sonra Arafat’a hareket edilir. Fakat günümüzde izdiham sebebiyle bazı organizasyonlarda Terviye günü doÄŸrudan Arafat’a çıkılmakta ve Arefe gecesi Arafat’ta geçirilmektedir. Ä°zdiham sebebiyle bu ÅŸekilde doÄŸrudan Arafat’a çıkılmasında bir sakınca yoktur. 

​

Ä°ntikal esnasında telbiye, tekbir, tehlil, salavat getirilir ve bol bol dua edilir. Bu mübarek günlerin bereketinden olabildiÄŸince yararlanılmaya çalışılır. Arafat’a varıp çadırlara yerleÅŸilir. Hacı adayı bir süre istirahat ettikten sonra bütün varlığı ile Allah’a yönelip dua eder; telbiye, tekbir ve tehlil getirir. Kur’an okur, namaz kılar, günahlarına tövbe ederek göz yaşı döker, zikir ve tesbihle meÅŸgul olur. Zeval, yani öÄŸle vaktine kadar böylece ibadet etmeye devam eder. 

​

ÖÄŸle vaktine kadar çadırlarda ibadetle meÅŸgul olunarak bu mübarek mekanın ve zamanın feyzinden ve bereketinden azami derecede istifade etmeye çalışan hacı adayı, öÄŸleye doÄŸru namaz için hazırlık yapar. 

​

ÖÄŸle ezanı okunduktan sonra sünnet gereÄŸi, öÄŸle ve ikindi namazları birleÅŸtirilerek ÅŸöyle kılınır (Cemi takdim): Önce öÄŸlenin ilk sünneti kılınır. Sonra kamet getirilerek öÄŸlenin farzı eda edilir. Selam verildikten sonra teÅŸrik tekbiri getirilir. Arkasından tekrar kamet getirilerek ikindinin farzı kılınır. Selamdan sonra teÅŸrik tekbiri getirilir. Böylece öÄŸle ve ikindi namazı bir ezan ve iki kametle eda edilmiÅŸ olur. ÖÄŸle ve ikindi namazları birleÅŸtirilerek kılındığında bu iki farz namazı arasında baÅŸka namaz kılınmaz. Bu sebeple öÄŸlenin son sünnetiyle ikindinin sünneti terk edilir. 

​

Namazdan sonra haccın en önemli rüknü olan Arafat Vakfesi yapılır. Arafat Vakfesi, süresi içinde Arafat sınırları içinde ihramlı olarak bulunmakla gerçekleÅŸir. Arafat vakfesinin zamanı, Zilhiccenin 9. günü, yani Arefe günü öÄŸleyin GüneÅŸ’in tepe noktasına gelip Batı’ya meyletmeye baÅŸladığı andan (Zeval vaktinden) bayramın birinci günü fecri sadık dediÄŸimiz tan yerinin aÄŸarmaya baÅŸladığı ana kadarki süredir. Bu süre içinde bir an orada bulunan kimse vakfe farzını yerine getirmiÅŸ olur. 

​

Uygulamada genellikle öÄŸle ve ikindi namazları birleÅŸtirilerek kılındıktan sonra vakfe için ayaÄŸa kalkılarak kıbleye dönülür ve birlikte dua edilir. Arafat duasının ayakta yapılması müstehaptır. Vakfe esnasında telbiye, tekbir, tehlil, tesbih ve salavat getirilir. Tevbe, istiÄŸfar ve dua edilir. Esas olan herkesin içinden geldiÄŸi gibi dua etmesidir. Ancak uygulamada genellikle Arafat duası okunur ve cemaat olarak herkes bu duaya katılır. Bir süre bu ÅŸekilde vakfe yapılıp bol bol dua edildikten sonra hacılar Arafat’tan ininceye kadar kalan süreyi yine ibadet, dua ve zikirle deÄŸerlendirmeye çalışırlar. 

​

GüneÅŸin batmasıyla birlikte Arafat’tan Müzdelife’ye doÄŸru hareket baÅŸlar. Yolda yine telbiye, tekbir, tehlil, tesbih, salavat ve duaya devam edilir. AkÅŸam namazı, Müzdelife’de yatsı vaktinde, yatsı namazıyla birleÅŸtirilerek (cemi tehirle) kılınır. 

​

Allah Rasûlü, Arafat’a varınca meÅŸhur Veda Hutbesi’ni burada okumuÅŸtur. Müslümanlar için bir çeÅŸit ‘insan hakları beyannâmesi’ niteliÄŸinde olan Veda Hutbesi aslında Hz. Peygamber’in duruÅŸunun en açık göstergelerindendir. O gün, yüz bin kiÅŸiye hitap eden Allah Rasûlü, hutbesinde hem kendi duruÅŸunu, hem de Müslümanların duruÅŸlarının nasıl olması gerektiÄŸini deklare etmiÅŸtir. 

​

Allah Rasûlü, Arafat’ta öÄŸle ile ikindi namazlarını Mescidi Nemire’de öÄŸle vaktinde birleÅŸtirerek kıldıktan sonra, doÄŸru Rahmet Tepesi’ne gitmiÅŸ, kıbleye yönelerek tam güneÅŸin batışına kadar dua, niyaz ederek yapmıştır vakfesini.

Arafat

Prof. Dr. M. Esad CoÅŸan’ın Hac ve Umre (Server Ä°letiÅŸim: 2015) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır..

​

Arafat, haccın en önemli vazifelerinin yapıldığı yer. Arafat olmazsa hac olmaz. 

​

Arafat, arefe gününe rastlıyor. O mevkinin adı da Arafat meydanı. 

​

Orada öÄŸle namazı ile ikindi namazı, öÄŸlenin vaktinde ikindi girmeden evvel, ikindi de öÄŸlenin arkasından kılınır. Ondan sonra, akÅŸam güneÅŸ batıncaya kadar orada kalmak lazım. GüneÅŸ batmadan evvel oradan ayrılınmaz. GüneÅŸ battıktan sonra kafileler Müzdelife’ye doÄŸru yola çıkmaya baÅŸlarlar. 

​

Biz ba’sü ba’de’l-mevt’e inanıyoruz; öldükten sonra dirilmek, Ä°slam’ın en önemli inançlarından biri. 

​

 “Ä°nsanlar öldükten sonra dirilecekler. MahÅŸer yerinde toplanacak ve Allahu Teâlâ hazretlerinin divanında binlerce sene titreyerek, endiÅŸe ve korku içinde bekleÅŸecek, Mahkeme-i kübrâ kurulacak, insanlar hesaba çekilecek. Zerre miktar hayır iÅŸleyen, hayrının karşılığını görecek; zerre kadar ÅŸer iÅŸleyen, ÅŸerrinin karşılığını görecek. 

​

Hiç kimsenin cehennemin üstünden öbür tarafa geçme iÅŸinden kurtulması bahis konusu deÄŸil. Bu iÅŸ herkesin başından geçecek. 

​

Bu hallerin dünyadayken temsilen yaÅŸanması Arafat’ta oluyor ve uzun bir zaman içinde insanlar güneÅŸin altında terler dökerek, mütezellilâne, fakirane, derviÅŸane, âcizane, naçizane orada duruyor ve yalvarıyorlar. Arafat’ın Ä°ÅŸi; yalvarmaktır. “Yâ Rabbi! Beni affet. Yâ Rabbi! Beni maÄŸfiret eyle! Yâ Rabbi! Sen varsın, birsin, ÅŸerikin, nazîrin yok. Aman Allah’ım aman!” diye yalvarıyor; müthiÅŸ bir ÅŸey.  

​

Edebiyatta “ölmeden evvel ölmek” diye bir terimi çok kullanırlar. Ölmeden evvel ölmek; mantık bakımından tezatları ihtiva ediyor, çarpıcılığı oradan geliyor. “Ä°nsan öldüÄŸü zaman ölür. Ölmeden evvel ölmek ne demek?” diye bir soru çıkıyor ortaya. Ä°nsan onu düÅŸünmek zorunda kalıyor. 

​

Ölmeden evvel ölmek nedir?

​

Cevaplardan bir tanesi; “Arafat’tır.” diyebiliriz. 

​

Ä°ÅŸte Arafat! Ä°nsanlar ölmeden evvel ölmüÅŸ gibi, mahÅŸer hayatını temsilen yaşıyorlar. Dünya bitti, her ÅŸey geride kaldı, baÅŸka hiçbir ÅŸey yok, sırf Allah’ın affını, maÄŸfiretini beklemede, yalvarma yakarma durumunda. Üstelik Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuÅŸ ki  “PiÅŸmanlıkların en fenası, kıyamet güründeki piÅŸmanlıktır.”

​

Ä°ÅŸte böyle olacak buna benzer ÅŸekilde, bundan daha muhteÅŸem daha muazzam olacak.’ diyebilir. 

​

Buraya iki milyon insan toplanmış oraya bütün insanlar toplanacak. 

​

Arafat; hac ibadetinin tüyleri diken diken eden, insanın gözyaÅŸlarının ÅŸarıl ÅŸarıl aktığı muhteÅŸem bir devresi oluyor. Çok önemli bir ÅŸey.

​

Bu din, eÄŸer beÅŸer dini olsaydı, beÅŸerin kendi aklından uydurduÄŸu bir din olsaydı; insanlara lüks ve konfor içinde, onların kalbini çelecek, gönlünü alacak ÅŸeyler emrederdi. 

​

Kul hacda iltifat görmüyor. Kula yaÄŸ çekilmiyor, nefsi okÅŸanmıyor. Kul hacda ızdırap çekiyor, meÅŸakkat çekiyor. En nazlı, nazenin insan hacca geldiÄŸi zaman, bütün konforlardan mahrum kalıyor.

​

Ah ah, neydi o günler? Ä°stanbul’dayken bizim evimiz kaloriferliydi, buzdolabının içi doluydu, bahçemiz geniÅŸti.”

​

GeçmiÅŸ ola! Onların hiç birisi yok. 

​

Burada kulluÄŸunu bil! Bak iÅŸte böyle, iki örtüye sarılmış durumdasın. Mahrumiyet var. GüneÅŸ tepende, çaren yok, altında kızgın kumlar, taÅŸ toprak arasında, her türlü mahrumiyetler içinde yaşıyorsun; meÅŸakkat var. Fakat bu meÅŸakkatin öyle bir tadı, öyle bir güzelliÄŸi, o kadar güzel bir sonucu var ki iÅŸte hak din!

​

YaÄŸ çekmiyor.                

      

“Haddini bil. kulluÄŸunu anla, hiçliÄŸini idrak eyle, böyle olacaksın!” demiÅŸ oluyor.

Arafat meydanı, anlayana çok büyük ibretli bir yer. 

Arafat

Ali Åžeriati’nin Hac (Åžura: 1991) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır..

​

Ä°hram giyiyor ve Mekke'den çıkıp "DoÄŸu"ya yöneliyorsun. Arafat'tan Ka'be'ye dönüÅŸte, önce "MeÅŸ'ar"da, sonra da Mina'da durmalısın.

​

Niçin?

​

Görünceye dek gideriz.

​

Bu yolculukta Allah, bir durak yeri deÄŸil, yöndür! Bizde her ÅŸey, geçiÅŸ halinde, deÄŸiÅŸim halinde ve ölüm halindedir. Sabit olan, deÄŸiÅŸmeyen sadece yöndür, sadece sonsuz harekettir!

"O'nun vechinden baÅŸka her ÅŸey yok olucudur" (Kasas, 88)

​

"Kabe"den harekete geçtik ve hemen Arafat'a geldik. Åžimdi Arafat'tan merhale merhale Ka'be'ye doÄŸru dönüyoruz!

"Ä°nnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn"

[KuÅŸkusuz Allah içiniz ve kuÅŸkusuz O'na dönücüleriz] (Bakara,156)

​

Her yerde, harekettir sözkonusu edilen. Hareket-i zatî: dolaÅŸmak; hareket-i intikâli: geri dönmek! Her yerde sözü edilen "Ä°leyh"dir. Hiçbir zaman "Fîhi" denmiyor!

​

Hacc da nitekim mutlak yöneliÅŸtir. Burada yolculuk yok; yolculuÄŸun bir sonu vardır. Haccı ziyaret de deÄŸildir; ziyaretçinin bir maksadı vardır. Hacc'dır burada varolan, geçerli olan. Hacc mutlak yöneliÅŸ, mutlak niyet ve kasıttır, maksat deÄŸil, maksûd!

​

Nitekim Mina'da seni bırakır; Arafat'tan dönüÅŸte, Ka'be'ye ulaÅŸamazsın! Mekke'nin arka duvarına kadar gelirsin, fakat "kurb" [yaklaÅŸmak] var, "neyi" [eriÅŸmek] yoktur.

​

O halde Hacc, "Ka'be"den "Arafat" a gitmek ve Arafat'tan Ka'be'ye doÄŸru Mina'ya geri dönmektir.

Kabe'ye doÄŸru, Allah'a doÄŸru dönüÅŸte üç merhale vardır. Öyleyse burada üç "bölge" den söz edilmiyor, Arafat, MeÅŸ'ar ve Mina diye üç mekandan bahsedilmiyor. Sözü edilen, üç aÅŸamanın bir simgesidir. Bunu bana keÅŸfettiren, ÅŸunu görmemdi: bu üç durağın, konağın yerinde hiçbir ÅŸey yok. Her ne varsa, Vakfe'de, bu üç durakta var.

​

Burada "amele niyet" etmiyoruz, "vakfe'ye niyet" ediyoruz!

​

Åžu halde aslolan üç mekan deÄŸil, üç duruÅŸ, yani Vakfedir!

​

Bu "üç duruÅŸ"un anlamının ne olduÄŸunu nereden bilebiliriz?

​

Bu üç aÅŸamayı, bizzat Allah isimlendirmiÅŸtir. Bunlar, gökten inen isimlerdir!

​

Arafat, "bilgi", tanıyış, biliş ve ilmi ifade eder. Meşar, "şuur"u, anlayışı, kavramayı ifade eder. Ve Mina "aşk"ı, imanı ifade eder.

​

Arafat baÅŸlangıçtır, bizim bu dünyada yaratılışımızın baÅŸlangıcı.

​

"Adem" kıssasında (insanın yaratılışının baÅŸlangıcı, beÅŸer türünün yeryüzünde ortaya çıkışı) anlatıldığına göre, iniÅŸten (hubût) sonra (toprakta insanî yaÅŸamın baÅŸlangıcı) Adem ve Havva birbirlerini ilk kez burada "tanımışlardır."

​

Arefe, Arafat!

​

"Hubût"! Adem'in "Cennet bahçesi"nden çıkışı!

​

Bu "Cennet" "va'd edilen Cennet" deÄŸil, yeryüzü cennetidir. Cennettir, yani cennet. Adem doÄŸduÄŸu zaman, yer yeÅŸillik ve aÄŸaçlarla kaplıydı. O zaman Adem'in hiç bir iÅŸi yoktu, sorumluluk verilmemiÅŸti" ona. yiyor, içiyor, eÄŸleniyor, tok yaşıyordu.

​

Bu durum, Allah'ın dünyadaki tek MeleÄŸi olan ve Adem'e secde etmekten kaçınan Ä°blis'in, Allah'ın ruhuna "fücur" ve "takva" ilham ettiÄŸi Adem'e vesvese vermeye baÅŸlamasına kadar sürdü.

"Ka'be"den, "Arafat" a iniÅŸ!

​

Adem"in zeminde, yeryüzünde ortaya çıkışının baÅŸlangıcı.

​

"Adem ile Havva'nın karşılaşması!

​

Hacc'da ilk hareket "Arafat"tan baÅŸlar.

​

Nitekim "Arafat'ta vakfe", "gündüz" olur, Dokuzuncu gün öÄŸle vakti, güneÅŸin en tepede olduÄŸu bir zamanda baÅŸlar.

​

GüneÅŸ batınca Arafat son bulur; karanlıkta görüÅŸme olmaz, tanıma, bilme olmaz. Görme yok ki!

GüneÅŸ "Arafat"ın bulunduÄŸu ovada battı ve insan da güneÅŸle birlikte batıya doÄŸru göç etti.

​

Geceleyin hareket, "ÅŸuur" ülkesi MeÅŸ'ar'de vakfe.

​

Bilinç "tamıma"dan sonraki aÅŸama.  

​

"KarşılaÅŸma", iki karşıt cinsin karşılaÅŸması ve anlaÅŸmayla ferdî hayat son bulur ve ilk "topluluk" hayatı, "aile" baÅŸlar, "ilk bilinçli aÅŸk" ortaya çıkar.

​

Bu uçsuz bucaksız insan deryasında günü istediÄŸin ÅŸekilde geçirebilirsin, istersen uyuya da bilirsin!

Fakat sanki Arafat'ta imiÅŸsin gibi "istediÄŸin" ÅŸekilde! Burada "görülecek" hiçbir ÅŸey yok.  

​

Burada hiçbir sorumluluk, hiçbir teklif yok. Burada yapman gereken, "görev-mükellefiyet" kapsamına giren ÅŸeylerden daha da yüce: Teemmül: derinliÄŸine düÅŸünmek

bottom of page